

İNSAN OLMAK
İNSAN OLMAK İÇİN BURADAYIZ
ARŞ
Kur'an Ayetlerinde belirtilen "Arş" ortamının, evrenin ortaya çıkışını “bilimsel olarak” açıklayan “Büyük Patlamanın” gerçekleştiği "özel" bir ortam olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle söz konusu özel ortamı "Gerçek Ortam" olarak adlandırabiliriz. Buna göre evrenin (Gökler ve Yer) yer aldığı ortamın, bizim tam olarak bilemediğimiz bir yapıda olan "Gerçek Ortamda" bulunduğu (Arş Ortamında) söylenebilir.
KONU BAŞLIKLARI
Evren Arş’a Uyumlu Hale (İstiva) Getirilmiştir
Arş’ın Tanımlanması
KONU BAŞLIKLARI
Kur’an’da Arş’ı doğrudan tanımlayan veya nitelikleri ile ilgili bilgi veren Ayet bulunmamaktadır. Ancak, Evren ve Dünya ortamının yaratılması konusundaki birçok Ayette, Arş’ın yaratılış ile ilgili olduğu belirtilmekte ve Evren'in de yaratılışını izleyen ve “Dünya Ortamı” zaman birimine “kıyasen” belirtilen “Altı” günlük sürede Arş ile “uyumlu” hale getirilmiş (bağlanmış) olduğuna (İstiva) işaret edilmektedir.
Elmalılı Hamdi Yazır tefsirinde Arş özet olarak aşağıdaki gibi tanımlanmaktadır.
“Âlemin hepsini saran, sınırlamanın ve beşer aklının takdirinin dışında, hakikati Allah'ın ilmine bırakılmış bulunan yüksek bir muhît olmak üzere yaygın olmuştur ki gökler, cennet, sidre, Kürsî hep bunun altında tasavvur edilir.”
http://www.kuranikerim.com/telmalili/araf.htm
Haluk Nur Baki ise Arş’ı, “Asıl Düzen” olarak belirtmektedir.
“Evren ve evrenleri kapsayan "asıl düzen" dir. Evreni 6 günde yarattıktan sonra Arş ile bağlantısını gerçekleştirdi ve aynı sistem ile birleştirdi (İstiva). Diğer evrenler, cennet, cehennem gibi oluşumları kapsayan ve muhtemelen bizim evrenimizden daha önce yaratılmış olan ortamlardır. Bu ortamdan ayrıldığımızda bu diğer evrenlere geçilmesi söz konusu olabilir.”
Haluk Nur Baki Kimdir? - En Sevilen ve En Çok Satan Kitapları (kidega.com)
Muhammed Esed tefsirinde de Arş’ın “hükmetme ve iktidar makamı” olduğuna işaret edilmektedir.
“Arş terimine gelince (lafzen, "taht" veya "hüküm/iktidar makamı") klasik ve modern, bütün Müslüman müfessirler ittifakla, sözcüğün Kur'an'da geçen bu mecazî kullanımının, Allah'ın, bütün yaratıkları üzerindeki mutlak hüküm ve iktidarını ifade ettiği görüşündedirler.”
Araf suresi | Araf oku Araf arapça türkçe (kuran.gen.tr)
Yine Kur’an’da yer alan Ayetlerdeki ifadelere göre, “Gayb-Yokluk” olarak belirtilen kavrama ait tanımlamaların, “Arş” olarak isimlendirilen bir “Ortam” ile ilgisi bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda Kur’an’da değinilen Arş, “Tek Yaratıcı Güç” olan Allah’ın bilip bilemeyeceğimiz tüm "Olayları" ve Evren (Gökler ve Yer) de dahil “bütün yaratılışı” gerçekleştirdiği Allah’a ait "Özel Ortam" olarak düşünülebilir. Nitekim ilgili Ayetlerdeki ifadelere göre, "Akıllarımızı" kullanarak keşfetmeye çalıştığımız bu Evren ve Dünya ortamının “yapısal kurallarının” bir şekilde, birbirleri ile "Bağlantı" ve "Etkileşim" halinde oldukları ifade edilmektedir. Arş ortamının bizce bilinmeyen ve asla bilemeyeceğimiz yapısal kuralları ile bizim "Akıllarımızı" kullanarak keşfettiğimiz bu evren ve dünya ortamının yapısal kurallarının birbirlerine "Bağlandıkları" ve birbirleri ile "Etkileşim" halinde oldukları ifade edilmektedir.
Bu konuda daha açıklayıcı bilgiler verilmediğinden, "Gerçek Ortam" olarak düşünülen "Arş" Ortamının yapısı, yapısal nitelikleri ve diğer özellikleri insanlar tarafından bilinmemektedir. Yüce Allah insanların ancak “bildirdikleri” ile sınırlı olarak bilgi sahibi olacaklarını, bunun dışında Allah’ın ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemeyeceklerini açıklamaktadır. Buna göre insanların “yaratılışa ait” bilgilerin tamamını “asla” anlayamayacakları bildirilmektedir.
O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. (87/255), (2/255)
Yüce Yaratan Arş’ın Sahibidir KONU BAŞLIKLARI
Buna göre Yüce Allah, "Arş" ve bu ortama bağlı her türlü diğer ortam ve oluşumların sadece "Allah" tarafından "Yaratıldığını" açıkça bildirmektedir.
Değerli, güçlü ve Arş'ın sahibi katında itibarlı bir elçinin . (7/20), (81/20)
Şerefli Arş'ın sahibidir. (27/15), (85/15)
“Büyük Arş'ın sahibi olan Allah'tan başka tanrı yoktur.” (48/26), (27/26)
De ki: “Eğer söyledikleri gibi Allah ile birlikte başka ilâhlar da bulunsaydı, o takdirde bu ilâhlar, Arş'ın sahibi olan Allah'a ulaşmak için çareler arayacaklardı.” (50/42), (17/42)
Dereceleri yükselten, Arş'ın sahibi Allah, kavuşma günüyle korkutmak için kullarından dilediğine iradesiyle ilgili vahyi indirir.(60/15), (40/15)
Göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın da Rabbi olan Allah onların vasıflandırmalarından yücedir, münezzehtir. (63/82), (43/82)
“Yedi kat göklerin Rabbi, azametli Arş'ın Rabbi kimdir?” diye sor. (74/86), (23/86)
Mutlak hakim ve hak olan Allah, çok yücedir, O'ndan başka tanrı yoktur, O, yüce Arş'ın sahibidir.(74/116), (23/116)
Melekler onun etrafındadır, O gün Rabbinin Arş'ını, bunların da üstünde sekiz yüklenir. (78/17), (69/17)
O yüce Arş'ın sahibidir.” (113/129), (9/129)
Bu nedenle Allah’tan başka “tanrı” olmadığını, şayet olsaydı bile onun da Arş’ın sahibi olan Allah'a ulaşmak için çareler arayacağını açıklamaktadır.
Ayrıca, Arş’ın sahibi olarak insanların Allah ile “kavuşacakları” zamanda karşılaşacakları “azabı” veya ulaşacakları “kurtuluşu” anlatmaları (korkutmak) için dilediğine (peygamberlerine) iradesi ile ilgili “vahiyleri” indirdiğini bildirmekte ve buna göre göklerin ve yerin (Evrenin) ve Arş'ın da “Rabbi” olduğunu, mutlak hâkim ve gerçek (hak) olarak “Yüce” Arş’ın sahibi ve çok “Yüce” olduğunu özellikle tüm insanlara hatırlatmaktadır.
Evren Arş’a Uyumlu Hale (İstiva) Getirilmiştir KONU BAŞLIKLARI
Evrenin ve dünyanın yaratılmasının sonrasında Arş ile “Uyumlu” hale (İstiva) getirildiği Kur’an’da birçok defa belirtilmektedir.
Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş'a istiva eden, geceyi, durmadan kendisini kovalayan gündüze bürüyüp örten; güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah'tır. (39/54), (7/54)
Gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan, sonra Arş'a istiva eden (ona hükmeden) Rahman'dır, bunu bir bilene sor. (42/59), (25/59)
Rahman, Arş'a istiva etmiştir. (45/5), (20/5)
Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da işleri yerli yerince idare ederek Arş'a istiva eden Allah'tır. (51/3), (10/3)
Gökleri, yeri ve bunların arasındakileri altı günde yaratan, sonra Arş'a istiva eden Allah'tır. (75/4), (32/4)
O, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş'ın üzerine istiva edendir. (94/4), (57/4)
Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş'a istiva eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah'tır. (96/2), (13/2)
Bu anlamda Dünya Ortamının da içinde bulunduğu Evren Ortamı oluşturulduktan sonra Arş ortamda geçerli olan “Kurallarla ve Koşullarla” uyumlu hale getirilmiş olduğu, bir anlamda Arş ortamına "Bağlandığı” bu konudaki Ayetlerde yer alan "İstiva" ifadesinden anlaşılmaktadır.
Bu konuda Evrenin ve Dünyanın Yaratılışı” bölümünde daha fazla bilgi bulunmaktadır.
Arş İle İlgili Açıklamalar KONU BAŞLIKLARI
Yüce Allah tüm "Yaratılışların" meydana geldiği yer olan "Arş" yani "Gerçek Ortam" konusunda Ayetlerde bazı ip uçları verilmektedir.
O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı hususunda sizi imtihan etmek için, Arş'ı su üzerinde iken, gökleri ve yeri altı günde yaratandır. (52/7), (11/7)
Melekleri görürsün ki, Rablerine hamd ile tesbih ederek Arş'ın etrafını kuşatmışlardır, artık aralarında adaletle hükmolunmuş ve ''Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun" denilmiştir. (59/75), (39/75)
Arş'ı yüklenen ve bir de onun çevresinde bulunanlar, Rablerini hamd ile tesbih ederler, O'na iman ederler, (60/7), (40/7)
Melekler onun etrafındadır, O gün Rabbinin Arş'ını, bunların da üstünde sekiz yüklenir. (78/17), (69/17)
Ayette Evren'in "Arş su üzerinde iken" yaratıldığı şeklinde bir açıklama bulunmaktadır. Burada Evrenin oluşma aşamasında Arş’ın yaratılmasında da bildiğimiz "Su" ile benzer nitelikler taşıyan bir ortamın oluşturulduğuna işaret edildiği anlaşılmaktadır. Buna göre göklerin ve yerin yani Evrenin ve sonuçta Dünyanın “yaratılmasının”, Arş’ın yaratılmasında olduğu gibi, bir “yaratılış” ve “canlılık” unsuru olarak “Su” ile ilgili olabileceği anlaşılan bu “özel” ortamda yaratıldığı söylenebilir.
Nitekim, Bir diğer Ayette bu durumu güçlendirecek bir açıklama niteliğinde olmak üzere, bu Dünya Ortamında bizden önce var olan ve bizden sonra var olacak "Her Canlı Şeyin" aslında "Su" dan yaratılmış olduğu kesin olarak belirtilmektedir
İnkâr edenler, göklerle yer bitişik bir halde iken bizim, onları birbirinden kopardığımızı ve her canlı şeyi sudan yarattığımızı görüp düşünmediler mi? Yine de inanmazlar mı? (73/30), (21/30)
Ayetlerde yer alan ve evrenin “su” üzerinde yaratıldığı belirtilen Arş bünyesinde yaratılmış olduğu, aynı zamanda evrendeki ve yeryüzündeki her canlı şeyin “sudan” yaratıldığı, diğer bir deyişle dünya ortamındaki yaşamın sudan yaratıldığı ifadeleri dikkate alındığında, Arş’ın yaratılışında etkili olan “su” ile evrendeki yaşamı açıklayan “suyun” benzer olabileceği varsayılabilecektir. Bu durumda evrenin Arş ortamında yaratıldığı ve evrenin (Gökler ve Yer) Arş ortamı bünyesinde fakat bizim tam olarak bilemediğimiz bir anlamda Arş ortamı ile bütünleşen “ayrı” ortamlar oldukları varsayılabilir.
Ayrıca meleklerin Arş’ın etrafını kuşatmalarından bahsedilmektedir. Buna göre, Evrenin tekrar dürülerek yok olması da ilk yaratılması gibi Arş ortamında gerçekleşmektedir ve Evrenin yok olduktan sonra Kıyametin gerçekleştiği yeni oluşumun da yine Arş ortamında gerçekleşeceği ve bu oluşumda tüm meleklerin düzenleyici ve şahit olarak ve devamlı olarak "Tek Yaratıcı" olan Allah'ı anacakları (Tesbih Ederek) açıklanmaktadır.
Böylece her şeyin yeniden yerli yerine oturacağı, evrenin ilk oluşumundan yok oluşuna kadar olan süreçte gelişen ve olan her şey için adalet ile hüküm verilmiş olacağı ve yaratılmış olan her şey tarafından; 'Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun" denileceği bildirilmektedir. Allah’ın Ahiret ortamlarında böylece “yüceltilmesi” Kıyamet sonrası Arş'ta yeniden yaratılacak olan "Yeni Ortamlarda" asıl anlamına kavuşacak ve Yüce Allah “İnsanı” yaratmasındaki gayesine ancak "İnsan Olmak" düzeyine ulaşabilmiş insanlar ile erişmiş olacaktır
Burada "olacaktır" kelimesi, şu anda dünya üzerindeki zamana göre kullanılmaktadır. Arş'ın zaman boyutu, diğer özellikleri gibi insanlar tarafından bilinmemektedir. Ve pek muhtemeldir ki, insanlara Arş konusunda bilgi ancak "Yeniden Yaratılış" sonrasında verilecektir. Bu nedenle, aslında yeni oluşun kendi ortamında var olduğu ve Allah'ın esasen şu andaki dünya zamanına göre insanı yaratma gayesine erişmiş bulunduğu da söylenebilir. Yani Arş ortamında bulunan zaman boyutunda Evrenin yok olması ve yeni oluş evrelerini de tamamlamış ve nihai durumuna erişmiş olabilir. Bizim şu anda tahayyül bile edemeyeceğimiz bir "Gerçek Ortam Zamanında” oluşacağını algılayacağımız bu durum, asıl zamanın yürüdüğü Arş ortamında esasen tamamlanmış durumda olabilir. Bu nedenle, asıl “Gerçek” ortama göre dünya zamanı için "Hayal" ya da "Rüya" tanımlamaları yapılmıştır. Bu tanımlamalar tasavvuf ve ahiret ilminde ileri gitmiş ve "Ermiş" olarak nitelendirdiğimiz insanlar tarafından tahmin edilebilmiş veya algılanabilmiş olabilir.
Yüce Allah Meleklerin Allah’ı (Rablerini) yüceltip (hamd ile) anarak (tesbih ederek) Arş'ın çevresinde bulundukları ve etrafını kuşattıklarını belirtmektedir. Buna göre Arş'ın “düzeninin” bu işle görevli melekler tarafından yürütülmekte olduğu (Arş’ı yüklendikleri) anlaşılmaktadır. Buna göre Kıyamet günü, evren çöküp yeniden dürülme sürecine girdiğinde, melekler (Allah'ın bu işle görevlendirdiği bize göre elektriksel ve enerji esaslı bir yapıya sahip sonsuz güçler) bu olaya nezaret ettikleri ve gerçekleşmesini sağladıkları anlaşılmaktadır.
Melek kelimesi, kanatlı ve insana benzer bir şekil olarak insanlarca algılanmaktadır. Aslında Kur’an’da bu tür açıklama bulunmakla birlikte, Melek'ler, Allah'ın yarattığı tüm düzeni yürüten ve devam ettiren enerji niteliğindeki yaratılmışlardır. Bunlar, tüm yaratılışın (Arş) düzen ve dengesini her an sağlarlar ve her an Allah'ı anarlar (Tesbih ederler) Allah'a kayıtsız olarak teslim olurlar ve iman ederler ayrıca da inanan insanlar için dua ederler. Bu konuda “Melekler, Cinler ve Şeytanlar” bölümünde daha ayrıntılı bilgi bulunmaktadır.
Ayette geçen "sekiz" sayısının ne ile ilgili olduğu veya neyi ifade ettiği hakkında açıklama bulunmamaktadır. Ancak "Diyanet Tefsirinde" Ayetteki "sekiz" sayısı ile Allah’ın yarattığı birçok âlemden biri olan madde âlemi (Evren) dağılırken O’nun "Arş" bünyesindeki diğer âlemlerdeki düzeni ve hükümranlığının devam etmesini sağlayan "güçlere" işaret edildiği (Bu işle görevli Meleklere) şeklinde bir açıklama yapılmaktadır.
Hâkka Suresi 13-18. Ayet Tefsiri - Diyanet İşleri BaşKanlığı
Muhammed Esed tefsirinde de "sekizin" anlamını Allah'tan başka kimsenin bilemeyeceği belirtilmektedir.
Hakka suresi Hakka oku Hakka arapça türkçe (kuran.gen.tr)
Bu durumda 8 meleğin (Bu sayının ve meleklerin özelliklerinin anlamı bizim tarafımızdan ancak Allah izin verirse o sırada anlaşılabilir) Arş'ı yüklenip evrenin çöküşünün (Kıyametin) meydana gelmesini sağladığı, aynen evrenin doğuşunda (Yaratılmasında) olduğu gibi, ölüşünün de nitelikleri bize bildirilmemiş olan Arş ortamında gerçekleştiği anlaşılmaktadır.
Bu varsayımlar çerçevesinde henüz tam olarak açıklanamayan "Kuantum Fiziği" ile ilgili Atom Altı Parçacıkları (AAP) oluşturan unsurların gösterdiği "Belirsizlik-Kararsızlık" durumlarının, “Gerçek Ortam” olarak da adlandırabileceğimiz Arş ortamı ile süregelmekte olan “Uyum” ve "Etkileşimlerinin" doğal bir sonucu olduklarının düşünülmesi mümkün bulunmaktadır.
Böyle bir yaklaşımın sonucunda, Evren ve Dünya ortamının tamamındaki tüm canlı ve cansız madde "Çeşitliliğin" nasıl "Tasarlandıkları" ve bu ortamlarda "Alt Madde Unsurlarının" yani maddenin temel unsuru olan Atom Altı Parçacıklarının veya onlardan kaynaklanan “Enerji Işınımlarının" bu tasarımlara göre nasıl "Şekillendirildikleri" açık bir şekilde tanımlanabilecektir.
Diğer bir ifade ile, bu ortamdaki tüm madde oluşumların temelinde olan ve her an Arş ortamı ile etkileşimde bulunan “Atom Altı Parçacıkların" bünyelerindeki temel unsurlar (Öz yapı), taşıdıkları Allah’a ait "Bilinç" tarafından verilen “kararlar” ile, önceden "Tasarlanmış" olan bir yeni yapının "Bu Ortamda" oluşumunu gerçekleştirmek üzere bir araya gelmekte ve o tasarımı maddi bir yapı veya varlık olarak gerçekleştirmektedirler. Bu şekilde bu ortamda halen bulunan tüm canlı veya cansız yapılar, “varlıklarını” aynı şekilde devam ettirmektedirler. Bu sürekli oluşumlar ve yaratılışlar bu ortamın sona ereceği zamana "Kıyamet" kadar devam edecektir.
O, her an yaratma halindedir. (97/29), (55/29)
En küçük “bilinçli” unsur olarak tanımlayabileceğimiz bu "Temel" yapı taşlarının, tüm “Yaratılışların” gerçekleşmesinde en “etkili” unsur oldukları ve tahmin bile edemeyeceğimiz kadar "Enerji" taşıdıkları, günümüzde maddemin yapısı konusunda yapılan araştırmalar sonucunda ulaşılan “String Theory" kuramı ile de kabul edilmektedir.
"Because fundamental strings are so very small, they form incredibly tight loops and therefore require a colossal amount of energy in order to vibrate. You could pack a million billion billion of these strings into the width of a human hair, but each has the same energy as a train roaring down a track at maximum speed!.
So if our strings have such enormous energy, how could they ever correspond to the fundamental particles we observe? Indeed, these have truly tiny masses and thus small energies. Luckily, quantum mechanics comes to the rescue.
Remember the uncertainty principle? It implies that seemingly empty space is filled with energy, called vacuum energy. Physicists worked out that this vacuum energy could cancel with the vibrational energy of the strings, lowering their overall energy and mass.”